9 Ağustos 2020 Pazar

KORKUNUN KISA TARİHİ

 

Pek çok   edebiyat türünün, iç içe geçtiği günümüzde, bu türleri tek tek ele alıp, bir birlerinden ayırmak ve tek tek sınıflandırmak oldukça zordur. Örneğin, korku edebiyatı olarak incelediğimizde, gotik  korku, okült korku, şeytani korku, psikolojik korku, korku gerilim, karanlık fantasi, tuhaf korku, mitsel korku, kozmik korku, splatter punk, hayalet edebiyatı, vampir edebiyatı, kurt adam edebiyatı, uzun bir süredir oldukça popüler olan,  zombi edebiyatı ve 20 nci yüzyılda ortaya çıkmış, kıyamet sonrası korku ki, bunun içine, İklim felaketleri, Nükleer felaket, Uzaydan kaynaklı felaketler ve  günümüzde yaşadığımız covid 19 gibi  ölümcül pandemik salgınlar da giriyor. Hepsi o kadar çok iç içe geçmiştir ki, bunları bir birlerinden ayırmak veya sınıflandırmak oldukça zordur. Örneğin, saldırgan uzaylı bir medeniyetin, dünyamızı istila etmesi, (Dünyalar savaşı) gibi. Veya uzaylı bir türün, insanlara saldırması (Alien gibi, Predetör) gibi. Bunlar, bilim kurgu mudur ? yoksa korku mudur ?

 Veya ölümcül bir salgının pandemiye dönüşerek, insan ırkının varlığını tehtid etmesi ve bu hastalık sonucunda insanların birer zombiye dönüşmesi, (Resident Evil ve The Walking Dead ) gibi... Bunlar bilimkurgu mudur? Yoksa korkumudur?

Yada, bunun tam tersini de düşünebiliriz. İçinde hiç bir bilim kurgu ögesi ve  gerçek üstü güçler barındırmayan, ama buna rağmen, korkuyu ve gerilimi, sonuna kadar  yaşatan, (Kuzuların sessizliği veya Saw serisi) gibi filmler, acaba hangi sınıfa girmektedir?

Bu konuda,  bizde dahil, hepimizin aklı, iyice karışmış durumda.

Amacımız tabi ki ansiklopedik kaynak oluşturabilecek bir video hazırlamak değil. 30 dakika hedef koyduğumuz bir sürede ve tek bir bölümde, insan aklına sığmayan, nice dünyaları, nice boyutları barındıran tüm bu külliyatları sınıflandırabilmek,  her dünyanın atmosferini solumak, anlatabilmek zaten mümkün değil. Kaldı ki  koca bir edebiyat türünün tüm külliyatını ve tarihçesini, uzmanları bile kendi aralarında tartışırlarken bizim   burada ahkam kesmemiz, pek doğru olmaz.

Amacımız, bu türü  severler olarak, elimizden geldiğince ve tabi ki siz takipçilerimizin de yorum, istek ve katkılarıyla, sayısını sizlerin belirleyeceği, bir veya bir kaç  seriyi oluşturabilmek. Ve en büyük arzumuz, bu türü daha fazla insanımıza sevdirebilmek. Zira, ne yazık ki, korku kurgu edebiyatı da, bilim kurgu ve fantastik kurgu edebiyatı gibi, ülkemizde hak ettiği yeri bulamamaktadır.

Bu ilk videomuzun asıl konusuna dönecek olursak; Elimizdeki dev arşivi ve tüm kadim, gizli belgeleri  incelediğimizde,

Tüm bu karışıklığın   sebebinin, Binlerce yıl öncesine dayandığını görürüz. Evet yanlış duymadınız. Tabiki, Cevabı daha ilgi çekici bir hale getirebilmek  için, böyle bir cümle de kurmuş olabilirim. Ama gerçekten de, konunun daha iyi anlaşılması açısından, bir miktar  geriye gitmemiz gerekiyor.

Şimdi, binlerce yıl öncesine dönelim. Antik Yunan ve Antik Romaya. Aslında, çok daha eski zamanlara kadar gidebilirdik, ama karışıklığı giderebilmek için bu kadarı da  yeterli;

O zamanlar 3 boyutlu  gözlüklerimizle seyretiğimiz veya şimdilerde bundan da  vazgeçtiğimiz, ultraHD3D televizyonlarımız yoktu. Tüplü televizyonlar bile yoktu. Rahat koltukları olan sinemalarda yoktu. Ne Kışlık sinema Ne yazlık sinema,  ki bunlar bile, bir çoğumuz için,  anılarda kaldı. İnternet yoktu, video yoktu, VHS ile Betamax arasındaki fark bilinmiyordu mesela. Hoş şimdide bir  çoğumuz bilmiyor. Dergiler yoktu, çizgi romanlar,  kitaplar... O Legand mış bu Canon muş, uğraşmıyorlardı. Hatta o zamanlar, daha roman ve edebiyat bile icat edilmemişti. Belki de şiirsel bir ifade duyduklarında bile şaşırıyorlardı. Çünkü, o zamanki insanlar, çok çok küfrediyorlardı...   Yani tahminen.

En önemlisi, o zamanlar, Tiyatro eleştirmenleri yoktu. Sinema eleştirmenleri, Edebiyat eleştirmenleri, Sanat eleştirmenleri... Eleştirilecek bir konu varsa, Tiyatro oyuncuları eleştirirdi. En azından antik yunan tiyatrosunda böyleydi. Bu yüzden de Tiyatro çok popilerdi. Hatta derler ki,  Koca Roma imparatoru Neron bile, Tiyatro oyuncusu olmaya özenirmiş. ve hayatı sona ererken bile, Dünya çok büyük bir sanatçıyı kaybediyor demiş. Her neyse. atalarımız o zamanlar çok barbarmış. Neyse ki günümüzde, muhteşem bir medeniyetimiz var.

Haliyle, bu eserleri sınıflandırmak, şu anki kadar karışık ve zor değildi. Hiç birisi bir anda ortaya çıkmadı. Her toplumun, her kültürün, yaşadıklarıyla, hayat görüşlerinin değişimesiyle, teknolojinin gelişimesiyle, yavaş yavaş ortaya çıktı. Ve  en önemlisi  çeşitlenerek günümüze kadar geldi.

Edebiyatta ise durum, bundan daha da yavaş gelişti. Çünkü yazı yazmak günümüzdeki kadar ekonomik değildi. Zira o zamanlar, pc, tablet veya kağıt yerine, hayvan derisi, kumaş ve  papirüsler kullanılıyordu. Ve bunlar oldukça pahalıydı. Üstelik yazılanları çoğaltmak son derece zordu. Çünkü, matbaa daha icat edilmemişti. Yazı, genellikle ticari anlaşmalar, diplomasi, tarihi kayıtlar, resmi kayıtlar, biografiler ve resmi  anlaşmalar için kullanılıyordu.  Bu yüzden, herkesin okuma yazma bilmesine, zaten gerek te yoktu. Kısacası edebi bir eser için, hiç kimse o kadar  para vermezdi. Yani, durum günümüzden pekte  farklı değildi.

Bu kadar tarih dersinden sonra günümüze dönecek olursak. Önümüzde duran, binlerce yıllık, kültür ve sanat birikimimizi, Üstelikte insanlığın son yüz yıldaki teknolojk gelişimiyle sınıflandırmak, teknolojinin hızı karşısında, her gün daha da farklılaşan, algımız ve ilgimiz ile birlikte, çok daha zor bir hale gelmiş durumda.

 

Eğer bir sınıflandırma yapılması gerekiyorsa, pek çok açıdan değerlendirmek gerekir. Tarihi açıdan, kültürel açıdan, Edebiyat açısından, tiyatro tarihi açısından, sinama tarihi  oçısından... Hele ki, popiler kültür'üde bunlara katacak olursak, çizgi romanlar, dijital oyunlar, ve daha niceleri... İşin içinden asla çıkamayız. Popiler kültür demişken, bugün tüketime dayalı, çabuk üretilen ve çabuk tüketilen, sanatsal açıdan pek de değerli görülmeyen, kısa bir zaman diliminde moda olmuş, eserlerden bahsediyoruz. Şunu unutmamak gerekir ki, pek çok sanat akımı ve müzik türü de, zamanının popiler kültürü ile ortaya çıkmış, klasik yaklaşımlara meydan okudukları için hakir, çabuk üretildikleri içinde ucuz olarak kabul edilmiştir. Resimde imprestyonizm, müzikte ise caz'ı buna örnek verebiliriz. Bu yüzden, popiler kültürün çokta hakir görülmemesi gerektiğine inanıyoruz.

Sonuç olarak biz, bu karışıklıktan kurtulmak için, sınıflandırmamızı, eserin kurgusu açısından değerlendirerek yapmaya karar verdik.

 

1 - Realistic  Fiction (Gerçekçi Kurgu)

2- Spekulative Fiction ( Gerçek Olmayan Kurgu)

 

 

 

Realist Fiction (Gerçekçi Kurgu)

 

Gerçekçi kurgu, hayatın içinden kesitler taşır. psikolojik, sosyal ve bilimsel olarak,  kanunların dışına çıkmaz, gerçek ötesine geçmez. içinde gerçek üstü düşünceler, teoriler, konuşmalar sanrılar, hayaller, rüyalar veya semboller barındırabilir, fakat bunlar asla pratiğe geçerek, gerçeklik çizgisini aşmaz.  Olaylar, sadece günümüzde yaşanmak zorunda değildir, geçmişte yaşanmış olaylarda kurgulanabilir. Fakat bu kurguda, insan, doğa ve teknoloji, bilinen gerçekliğin dışında kullanılamaz. Bu durumda, gerçekçi bir şekilde kurgulanmış, içinde korku unsurlarını temel alan eserleri, gerilim, psikolojik-gerilim, politik-gerilim... gibi alt türlere ayıra biliriz.

 Endişe, gerilim ve ajitasyon duyguları, bu alt türlerin  ana öğeleridir. Bu türün ana alt türü psikolojik gerilim türüdür. John F. Kennedy Suikastı sonrası politik gerilim ve paranoya gerilim türleri aşırı popülerlik kazanmıştır. Gerilim filminin en iyi örneklerinden bazılarını gerilim öğesini ustaca kullanan Alfred Hitchcock vermiştir

Gerilim tarzı, seyirciyi bazı ruh hallerine girmeye teşvik eder. Bunlar; yüksek seviyede beklenti veya ümit etme, kararsızlık, anksiyete, endişe, heyecan, gerginlik ve dehşet gibi duygulardır. Red herring  (kısacası yanıltıcı ipuçları ) ve Cliffhanger(kısacası, en heycanlı yerde kesme ) gibi edebi teknikler sıklıkla kullanılır. En önemli bilgiyi seyirciden gizlemek, dövüş ve takip sahneleri tüm gerilim alt türlerinde sıklıkla kullanılan metotlardır. Buna rağmen her alt kategori kendi karakteristiğine ve metotlarına da sahiptir.

Suç gerilim alt türünde genellikle; fidye, rehine, silahlı soygun, intikam ve adam kaçırmak gibi metotlar kullanılır. Gizem gerilim alt türünde ise genellikle soruşturma ve polisiye gibi öğeler kullanılır. Psikolojik gerilimlerde; akıl oyunları, psikolojik temalar, sinsice yaklaşmak, hapsedilme/ölüm tuzağı, takıntı ve dehşet saçan kişilik gibi metotlar vardır. Paranoya, işlenmeyen suçtan cezalandırma gibi öğeler ise, paranoya gerilim alt türünde kullanım görürler.

 

Spekulative Fiction ( Gerçek Olmayan Kurgu)

 

Bu kuralların dışına çıkıldığında ise  çok geniş bir yelpazeden oluşan spekülatif fiction  edebiyatı Türkçesi ile, gerçek olmayan kurgusal edebiyat  terimi  karşımıza çıkar.  Since fiction yani bilim kurgu, horror fiction yani korku kurgu, fantasy fiction yani hayal kurgu, alternate history fiction,   yani alternatif tarih kurgu. Bu türler ve bu türlere ait tüm alt türler, tüm görsel sanatlarıda içine katarak, Gerçekçi olmayan kurgu, terimi altında  sınıflandırılır.  Hayal gücünün uçsuz, bucaksız diyarlarında ve pek çok boyuttan oluşan, sınırsız sayıda evreni de  içine alan bu terim. youtube'un servarlarına sığamayacak bir sonsuzluğa sahiptir.

Peki Korku-Kurgu ile Korku türü arasındaki fark nedir  ? Ya da böyle bir fark var mıdır ?  İşte, bir çoğumuz için karışıklık, tam da burada başlıyor. Korku filmlerinden hoşlanmadığını söyleyen pek çok kişi, içinde ölüm  olan, seri cinayetler, seri işkenceler  olan, hatta küresel felaketler olan yapımları tavsiye edip, bunlardan hoşlandıklarını söylüyorlar. Ya da korku filmi sevdiklerini fakat öyle saçma sapan şeylerden hoşlanmadıklarını, söyleyebiliyorlar...

İşte tamda burada, bu karışıklığı ortadan kaldırmak adına, Korku Türünü şu şekilde tanımlayabiliriz.

 

KORKU  TÜRÜ

 

Korku ve  terör hissi vermeyi hedefler.  Tedirgin edici ve korkutucu bir atmosfer yaratır. Bir korku çalışması, genellikle toplumun genelinin korktuğu bir benzetme olarak da tanımlanabilir, ve yine genellikle gerçeküstüdür. Ancak bu onun her zaman gerçek üstü olacağı anlamına da gelmez. Since Fiction, Fantasy Fiction ve Alternative History Fiction dan, en büyük farkı da budur. Korku, en temel duygulardan birisi olduğu için, diğerleri gibi, illaki gerçek üstü bir şekilde kurgulanmasına gerek yoktur. Yani kısacası, Gerçekçi bir şekide kurgulanırsa, Gerilim ve alt türleri, gerçek üstü bir şekilde kurgulanırsa, Korku-Kurgu ve alt türleri olarak adlandırabiliriz. Hepsine birden ise, tür olarak Korku Türü demekteyiz.

 

Bir eser, içinde aynı anda birden fazla türü barındırabilir, komedi ve korku gibi...  Aynı anda bir kaç tür  ve alt tür kullanarak kurgulanmış ta olabilir. Bilim kurgu, korku kurgu,  Fantastik kurgu, gerilim, dram, bütün tür ve alt türler, bir araya getirilerek kurgulanabilir

 

Kısaca tanımını yapıp, özetle sınıflandırdığımıza göre, şimdi korku türünün kısa tarihine girebiliriz.

 

KORKU

Korku, her ne kadar istenmeyen, sevilmeyen bir duygu olsa da, eğer hiç bir şeyden korku duymasaydık, şüphesiz, ömrümüz şu an olduğundan,  çok daha az olurdu. Belki de dünya tarihinde, insanlık olarak, kayda değer bir yer bile edinemezdik. Korku, aslında beyni olan tüm canlıların, hayatta kalabilmelerini sağlayan en temel duygudur.

İnsan, var olduğu andan itibaren, bu duygu sayesinde  varlığını devam ettirebilmiş ve zaman geçtikçe bu duyguyu çeşitlendirmiştir. Karanlık çağlarda atalarımız, yırtıcılardan, hastalıklardan , yanardağlardan korkarken, günümüzde, alienlar, zombiler, dev meteorlar, nükleer savaşlar ve daha nicelerinden de   korkar hale geldik.

Ölüm korkusu gibi bireysel korkular, Yaşanan ilk büyük afet ve felaketlerle, toplumsal korkulara dönüştüler. İlk insanların, bir birlerine anlattıkları hikayeler masallara, masallar efsanelere, efsaneler,  ilkel dinlere dönüştü. Bunun  sonucu ortaya çıkan, antik tanrılar, titanlar,  antik yunan canavarları; örneğin, medusa, cycloplar, kerberos, prokrustes, skylla, gorgonlar, erinyalar, empusa, eurynomos ve daha niceleriyle birlikte,  başka kültürlerdeki karşılıkları, ortaya çıkan ilk korku edebiyatının temellerini attı.

 

Mesela 18 nci yüz yılda, Polidori, lord Byron, Sherian Le Fanu    ile  ilk kez edebi eserlere konu olan VAMPİR  kavramı,  Aslında Bundan binlerce yıl öncesine, antik yunan, babil  gibi kadim medeniyetlerin folklorik inaç ve kültürlerine dayanmaktadır. Hemen hemen her kültürde, Öldükten sonra dirilme, kan emme gibi olguları içinde barındıran masallar ve efsaneler bulunmaktadır. İnsanların, kültürlerin, inançların, hayat ve ölüm anlayışlarının değişmesi ve tabi ki, teknoloji  ve edebiyatında etkisi ile Vampir kültürü zaman içinde değişimlere uğrayarak,  giderek daha popiler hale gelmiştir. Sadece son 20 yılda bile, vampir tasvirindeki değişim, akıl almaz boyutlardadır. antik yunan medeniyetindeki, cenazeleri yiyen eurynomos, çocuk kaçıran gelo gibi , Vampir prototipleri, günümüzde, aşık olabilen, sevebilen kötülüklerle savaşan, etkileyici genç kahramanlara dönüşebilmişlerdir. Zamanın, kültürlerin  ve yazarlarının farklılıkları  gibi,  vampirlerde, bir birlerinden çok farklı özelliklere sahip, sayısız prototipe dönüşmüşler, popileriteleri oranında çeşitlenerek, çoğalmışlardır.

Vampir edebiyatı, korku kurgu,yelpazesi  içinde yer alan, çok çok küçük bir kısımdır. Ve sadece vampir kavramının tarihçesini, edebiyattaki yerini, ve tüm  külliyatını anlatabilmek için bile çok fazla zaman  gerekir. hele ki, bunu hiç bir yeri atlamadan ve hakkıyla yapabilmek istiyorsanız, belkide 100 lerce sayfa araştırma ve 10 larca video hazırlamanız lazım.

Biz, korkunun kısa tarihini anlatığımız  için, Vampir edebiyatı hakkında anlatacaklarımızı şimdilik burada bitirerek, 18 nci yüzyıla geçiyoruz.

 

18. YY

Horace walpole nin 1764 yılında yayınladığı castle of otranto, otranto kalesi adlı eseri, o güne kadar yayınlanmış eserler arasında, gerçek üstü olaylara yer veren ilk eser oldu. Aslında eserin basılan ilk sürümü, italyada bulunan ve hayali bir çevirmen tarafından yayınlanan bir orta çağ romanı olarak tanıtıldı. Önceleri modern olarak görünse de, o dönemde yaşayan pek çok kişi, eseri anakronistik, irticai yani özetle, zevksiz buldu. Ancak buna rağmen eser, kısa bir sürede popilerlik kazandı. Gotik korku romanının bu ilk örneği, ardından gelen, pek çok yazara, ilham kaynağı oldu. Bu dönemde yayınlanan korku kurgu eserlerinin büyük bir çoğunluğu, kadın yazarlar tarafından yazıldı, ve kadın okurlara pazarlandı. Roman türü çıktığı ilk dönemlerde “feminen” olarak görülüyordu. Eril gücün dünyasında romana yer yoktu. Romanlar zaman kaybıydı ve her zaman erkeklerin yapacakları daha önemli işleri olurdu. Bu yüzden romanlar, kadınlar tarafından tercih edilirdi. Üstüne bir de hayalet hikâyeleri ile kendini gösteren gotik edebiyat, gerçek üstü kurgusu ile, iyice aykırı ve dışlanmış bir konumdaydı. Nitekim bilinen gotik eserlerin büyük bir kısmı da kadınlar tarafından veya feminen yanı baskın olan erkeklerce yazılmıştır. Gotiğin estetiği, romantik üslubu buradan gelir. Ana karakterler her ne kadar kötü olursa olsun okuyucuda mutlaka bir empati uyandırır, çünkü sert ve sınırları belirli eril dünyaya ait değildir. Değişkendir, okurunu bilinmez bir melankolinin içine çeker. Belki de okurun kendi içindeki karanlık yanını hissetmesine vesile olur. Eserler genellikle varlıklı bir kadın baş kahramanın, kasvetli gotik bir mekanda, başına gelenleri konu eder. Şato, saray, kilise, manastır, malikâne, kütüphane, mezarlık, orman vb. gibi mekânlar kurgunun ana  ögesi olarak, her zaman kasvetli ve kötücüldür. Konusunda her zaman bir gizem bulunur. Çözülmesi gereken bir olay, huzur bulmak isteyen bir  ölü, katilini ortaya çıkaran bir hayalet, ne olduğunu diğerlerinden gizleyen bir canavar, geçmişinde korkunç şeyler yaşamış ya da korkunç şeyler yapmış melankolik bir ana karakter... Bu bakımdan gotik edebiyat, korku edebiyatı ile oldukça paralel ilerler, yollarını ayıran ise meraktır. Olayların çözümüne götüren merak, her zaman korkudan ağır basar.

Gotik geleneği, modern okurların korku edebiyatı olarak adlandırdıkları türe 19. yüzyılda giriş yaptı. Günümüz film ve sinema endüstrisindeki karakterlere ve çalışmalara ilham vermeye devam eden ilk eserler arasında Mary Shelley'nin 1818 tarihli Frankenstein yada türkçe frenkeştayn adlı eseri, Edgar Allan Poe'nun çalışmaları, Joseph Thomas Sheridan Le Fanu nun çalışmaları, Robert Louis Stevenson'ın 1886 yılında yazdığı Strange Cases of Dr Jekyl and  Mr. Hyde (dr jekyl  ve bay hayd ın tuhaf hikayeleri)  isimli eseri, Oscar Wilde'ın 1890 yılında yazdığı Dorian Gray'in Portresi isimli eseri ve Bram Stoker'ın 1897 tarihli Drakula isimli eseri yer alır. Tüm bu romanlar ve hikayeler, günümüz sahne ve sinema eserlerinin ilham aldığı kalıcı birer simge konumundadır.

 

20. yüzyılın başlarında ucuz süreli yayınların çoğalması, korku eserlerinin sayısında bir patlamaya yol açtı. Tod Robbins, All-Story Magazine isimli dergi gibi büyük çoğunluğun ilgisini çeken korku kurgu eserlerinde uzmandı. Onun kurguları genellikle delilik ve zalimlik gibi konulara değindi Daha sonra korku yazarlarına kendilerini tanıtma şansı veren bazı özel yayınlar piyasaya sürüldü. Bunların arasında Weird Tales (Türkçe: Garip Hikâyeler) ve Unknown Worlds (Türkçe: Bilinmeyen Dünyalar) isimli yayınlar da yer alıyordu..

Günümüzde, kendisine büyük saygı gösterilen, yazar Howard Phillips Lovecraft, Eserlerinde tuhafkurgu ile korkukurguyu birleştiren ilk yazardır.  Howard Phillips Lovecraft, korku türünü şu sözleriyle tanımlar: "İnsanoğlunun en eski ve güçlü korkularından biri, bilinmeyen bir şeyden duyulan korkudur. onun ölümsüz eseri Cthulhu Mitosu, ( Cthulhu'nun Çağrısı) kozmik korku türüne öncülük ederken M. R. James, hayalet hikayesini yeniden yaratmış olmasıyla bilinir.

Sinemanın erken örnekleri, korku edebiyatından oldukça faydalandı ve korku sinemasının erken örnekleri, günümüze değin korunan korku kurgunun alt türlerinin oluşmasını sağladı. 1960ların ve 1970lerin işkenceci filmleri popülerlik kazanana kadar, EC Comics gibi firmaların yayımladığı Mahzenden Masallar gibi çizgi romanlar, beyaz perdenin o günlerde yayımlayamadığı vahşi görüntüleri görmek isteyen korku okurlarını tatmin etti.

Modern romanların birçoğu, modern zombi masallarının atası olarak H.P. Lovecraft'ın 1925 tarihli "Cool Air", 1926 tarihli "In The Vault" ve yine aynı yıl yazdığı "The Outsider" isimli romanlarını ilham almıştır. Richard Matheson'ın 1954 tarihli romanı, türkiyedeki adı ile Hepimiz Vampiriz (İngilizce: I Am Legend), George A. Romero'nın kıyamet sonrası zombi filmlerine de ilham kaynağı olmuştur.

1950 lerde televizyonun iyice yaygınlaşması ile, televizyon yayıncılığı büyük bir ivme kazandı. Bu da 50 li yılların sonlarına doğru, televizyon için üretilmiş yapımlarda bir patlamaya neden oldu. Sezonluk yayınlanan dizi ve programların sayılarının artmasıyla, 1955-1965 yılları arasıda, Alfred Hitchkok'un derlediği, korku, gerilim, gizem, suç ve dram türünde, her bölümü bir birinden bağımsız, kısa hikayelerden oluşan, Alfred Hitchkok presents, 10 sezon toplam 361 bölüm sürdü.

Yine 1959-1964 yılları arasında, Rod Serling'in yarattığı, Bilim-kurgu, korku, gizem, fantastic kısa hikayelerden oluşan The Twilight Zone 5 sezon toplam 156 bölüm sürdü

İleriki yıllarda başka sezonları veya remake leride çekilen, 50 li ve 60 lı yılların bu dizileri, günümüze kadar  pek çok yapıma, ilham kaynağı olmuşlardır.

 

 

Modern korku kurgu

Modern zamanların  en popüler korku yazarlarından birisi, Carrie, Medyum, O, Sadist ve diğer pek çok romanın yazarı Stephen King'dir. 1970lerden itibaren King'in hikâyeleri geniş kitlelerin ilgisini çekmeyi başardı ve King, 2003 yılında Birleşik Devletler Ulusal Kitap Vakfı tarafından ödüllendirildi. Diğer popüler modern korku yazarları arasında Brian Lumley, James Herbert, Dean Koontz, Clive Barker, Ramsey Campbell ve Peter Straub yer alır.  Modern zamanların çok satan romanları arasında korku kurgu türüne ait romanlar da mevcuttur. Bu romanlar arasında Carrie Vaughn'un Kitty Norville karakterinin yer aldığı kurt adam kurgu şehir fantazi romanları, Anne Rice'ın erotik gotik kurgu eserleri yer almaktadır.

 

Günümüzde, yani 21 nci yüzyılın sıradan bir gününde, onca nükleer silahın arasında, savaş, terör, toplu göçler,  tecavüzler, çocuk ve kadın cinayetleri, ekonomik krizler, pandemik hastalıklar, yıkıcı depremler, küresel ısınma, çevre kirliliği gibi nedenler varken, her birimizin birer sürviver olduğu şu dünyada, gerçeklerden biraz olsun uzaklaşıp, korku edebiyatı ile rahatlamak hiçte mantıksız değil aslında.

 

 

KAYNAKÇA

 

https://kayiprihtim.com/dosya/korku-edebiyatinin-alt-turleri/

http://www.tkitap.com/dikkat-bu-yazi-korku-edebiyati-icerir/

https://www.insanokur.org/korku-edebiyati/

https://en.wikipedia.org/wiki/Genre_fiction

https://tr.wikipedia.org/wiki/Korku_kurgu

https://tr.wikipedia.org/wiki/Gerilim_(t%C3%BCr)

https://en.wikipedia.org/wiki/Thriller_(genre)

https://en.wikipedia.org/wiki/Horror_fiction

https://en.wikipedia.org/wiki/Speculative_fiction

https://tr.wikipedia.org/wiki/Spek%C3%BClatif_kurgu

https://tr.wikipedia.org/wiki/Howard_Phillips_Lovecraft

https://en.wikipedia.org/wiki/H._P._Lovecraft

https://en.wikipedia.org/w/index.php?title=Category:American_horror_writers&from=A

http://edebiyatdersindeyiz.blogspot.com/2013/07/anlatimda-bakis-acisi.html

https://vimeo.com/167772153