15 Haziran 2014 Pazar

1999 VE UZAY 1999


Öyle bir yıldı ki 1999. Sanki hiç gelmeyecekmiş gibi, geldiğinde de,  her şey değişecekmiş  gibiydi. Moda, teknoloji, ekonomi, sanat, siyaset, düzen, sistem… 15-20 yıl sonra dünya çok farklı bir yer, hayatlar ise çok değişmiş olacaktı.  Uzaya çoktan ulaşmış, ne ulaşması? Hatta Aya koloniler kurmuş. Uzay araçları ile otobüsle gezer gibi dolaşıyor, yeni yabancı medeniyetlerle karşılaşıyor, olacaktık. Hadi hatırlayın biraz, space 1999’u hatırlayın; o tüm görkemi ile uçan Kartal 1’i, Ay üssü Alfa’dan, Kartal 1’e diyen komutan John Koenig’i hatırlayın. Önümüzdeki monitörlerden görüntülü olarak, elimizdeki küçücük aletlerle, hatta kolumuzdaki saatleri kullanarak,  haberleşiyor olacaktık. O zaman çocuk olan bizler, kaçımız, ailemize zorla aldırdığımız dijital saatlerimizi kullanarak, birbirimizle

konuşuyormuş gibi, yapmadık ki? Hani hatırlayın, şu yeni neslin, anca öğrendiği, bizlerinse   seyretmeden yatmadığı; Battle star galactica’yı hatırlayın. Ama insan görünümlü güzel Saylon Caprica’yı tost makinası deri işlerini değil, pırıl pırıl parlayan metal işi saylon’ları, gözleri kara şimşek gibi olan ki ne hikmetse teknoloji, sağa sola hareket eden kırmızı lambalardı bizim için.
Eski jenerasyon Battle Star Galactica’yı hatırlayın. Dünyayı bulabilmiş ve uçan motosikletleri ile gelmiş, Yüzbaşı Apollo’yu, teğmen Starbuck’ı hatırlayın.



Gelecekte, her şey çok farklı olacaktı. Lazer teknolojisini  tüm alanlarda kullanıyor olacaktık. O kadar medeni olacaktık ki,  durum çok ciddi olmadıkça, Fazer'leri, hep bayıltıcıya ayarlayacaktık. Bir çok hastalığın tedavisini  bulmuş, ama ne yazik ki uzayda yeni hastalıklarla karşılaşarak, cebelleşiyor olacaktık. Teknoloji ve bilim çok ilerlemiş olacaktı. Petrol, mazot, benzin, falan değil, nükleer enerji,  ama bugünkü ilkel hali ile de değil, çok daha geliştirilmiş haliyle, çok daha güvenli ve kolay bir şekilde kullanıyor olacaktık. Hatta yeni enerji turleri keşfedilmiş, sudan ve çöplerden bile enerji elde edebilecek teknolojiye ulaşmış olacaktık. Back to the feture filmindeki profesör   Emmett "Doc" Brown’ u hatırlayın Dünyamızdaki tüm sorunları çözüp; adaletsiz gelir dağılımını, işsizliği, geçim derdini , din, dil, renk ırk, sınıf  farklılıklarını, savaşları, terör’ü, hastalılıkları… tamam  belki yine uzayın bilinmeyen yeni hastalıklarıyla uğraşıyor olacaktık ama, kanser gibi hastalıklar çoktan bitmiş olacaktı. Zatürreyi, sarılığı organ yetmezliklerini bilmeyecektik. Bunların hepsini çözmüş , Dünyamızdaki insanlığın tüm dertlerini bitirmiş, artık Dünyamızın değil, galaksimizin sorunlarını; daha evrensel problemleri çözüyor olacaktık… yabancı uzaylı uygarlıklara bile medeniyet öğretecektik? Hani  şu savaşçı  Klingon'ları hatırlayın, sinsi Romulan'ları…” Dünya federasyon’u yıldız tarihi…” ile başlayan Star Trek dizisini hatırlayın. Kaptan James T. Kirk’ü, bilim  Bilim Subay ı Mr Spock’ı…1999 senesi çok acayip bir seneydi.  Üzerine bir sene daha koy, çağ atlayacaktık. Milenyum’a girecektik. Artık kimse 20. Yüzyıl demeyecekti. 21 nci yüzyıla girecektik. Yeni bir, bin yıl başlayacaktı. 2000 lerde hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Çok başka olacaktı bu yeni 1000 yıl. Evet zaten fazlada bir şey kalmamıştı. Hepi topu 15-20 yıl . Ama kendi adıma söyleyeyim, benim beklentim çoktu arkadaş. Çok büyük hayal kırıklığına uğrattı beni bu 2000 ler. Evet, hiç bir şey değişmedi değil elbet. Mesela cep telefonlarımızı bildiler, İnterneti, bilgisayarları, görüntülü konuşmayı…


Ama altı ayda bir yeni ve daha iyi modellerinin çıkacağını bilemediler. Konuştuğun her dakikaya, yolladığın her veriye, dünya para ödeyeceğini, sınırsız olup ta, aslında hepsinin bir kotası olduğunu, ve hatta bunları kullanırsan birde çok özel bir iletişim vergisi olacağını… Bu teknolojinin ne kadar pahalı bir şey olduğunu, ya bize hiç söylemediler, yada bilemediler. Mesela yepyeni ve çok çok tehlikeli hastalıkların çıkacağını, insanlığın bunlarla uğraşacağını da  bildiler. Ama bunca yıl geçmiş olmasına rağmen, bırakın kanser’i, insanların hala zatüreden ölebileceğini,  yapay organ veya gelişmiş organ nakli bir yana, bunun birde mafia’sı olacağını, elimizdeki tum teknoloji ve ilerlemişliğe rağmen, sırf zenginler kar etsin diye bir ilaç sektörü, haliyle de pahalı bir piyasası olacağını. Her türlü kitle imha silahlarını geliştirmek için, milyarlarca dolar yatırım yapılacağı halde, en ölümcül hastalıklar için bile yatırım yapılmayacağını bilemediler… Yıllar sonra bile sağlık sigortasının ve hatta yanında bolcada paranın olması gerektiğini bilemediler. Ve tabi arabalar; hala uçamıyorlar, bunu da bilemediler. Ama yeni enerjilerin arabalarda kullanılacağını çokta isabetli bir şekilde bildiler. Artik benzin yerine, mazot Ve hatta tüp taktırıp, doğal gaz kullanabiliyoruz. Nükleer enerji ise zaten yeni değil, ama hala çok korkunç, hala çok tehlikeli. Hiç bir şey bilemediler, değil elbet. Çok şey değişti hayatımızda. Teknoloji, tıp, bilim… gelişmedi değil. Ama, hani biz dünyamızdaki bütün sorunlarımızı çözecektik. Madem çözememiştik te, niçin, hiç derdimiz yokmuş gibi, koca galaksimizin, sonsuz uzayın ve hatta başka dünya dışı uygarlıkların sorunlarını çözmeye çalıştık? Bizim problemlerimiz bu kadar mi önemsizdi ki, kendimize evrensel problemler edindik? Allah’a şükür yeni bir dünya savası görmedik henüz. Ama dünyanın her yerinde bölgesel savaşlar var. Hepsinden öte birde terörizm denilen bir kavramı öğrendik ki bakın mesela, bunu da bilemediler. Birinci veya ikinci dünya savaşlarının yaşandığı yıllardan medeniyet olarak daha ileri değiliz ne yazık ki.
Evet teknolojimiz bir miktar ilerleme kaydetti belki ama, bırakın doğa, hayvan veya nebat yaşamını, insan yaşamına bile hiç duyarlılığımız yok hala. Ne farkımız var? ikinci dünya savaşında topluca katledilmiş insanlar. ölümlere, işkencelere duyarsız bir insanlık. Toprak için, zenginlik için, güç için, kendinden farklı insanlardan üstün olduklarına inandıkları için… Ne farkimiz var?  Günümüzde yıkımdan, açlıktan, ölümden kaçmaya çalışan bir çocuğa, çelme takan karnı tok bir ülkenin gazetecisi, hemde  bir kadın, çocuk doğuran bir anne… Sahile vuran çocuk cesetleri, kucağında bebekleri ile ölen anneler, savaş çıkarılan, halkları, bir birlerine düşürülen ülkeler, toprak için, zenginlik icin, güç için... Kendilerinden farklı oldukları için duyarsız kalan bir insanlık, sokaklarda patlayan bombalar, kafaları kesilen insanlar… 


.


Yıl 1999 değil artık. Üzerinden,15 yıl daha geçmiş. Hala, açlıktan ölenler var benim Dünyamda. Hala, din için öldürenler var benim Dünyamda. Teknoloji olarak uzay'a çıksak ne olur? Medeniyet olarak ortaçağ'a geri dönmüşüz. Hey komutan John Koenig, Kaptan Kirk, Mr Spock, komutan Adama, yüzbaşı Apollo, teğmen Starbuck…Gelinde bize yardım edin. Galaksimizi kurtarmayı hayal ediyorduk, Dünyamızı bile kurtaramadık.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder