15 Haziran 2014 Pazar

BİLİM

BİLİM NEDİR ?

Bilim, gözlenebilir olguları betimleme, olgular ve olgular arasındaki ilişkileri açıklayarak genel ilkelere varma ve bu genel ilkeleri ve genellemeleri tekrar olgulara dönerek test etme, yani doğrulama ve yanlışlama sürecidir. O halde bilimin gerçek amacı, duyumlar ve algılar yolu ile düşünceye ulaşmadır. Daha sonra da duyumlar ve algılar yolu ile elde edilen düşünceler sayesinde nesnel şeylerin ve olguların iç çelişmelerini, çeşitli süreçlerin iç ve dış ilişki ve bağlantılarını anlayacak, yavaş yavaş ve derece derece bütünsel bilgiye varacaktır.
Bilimler alanları, yöntemleri ve sonuçları açısından öncelikle iki grupta toplanırlar:




A. Formel Bilimler:

( Aksiyomatik bilimler - Normatif bilimler - İdeal bilimler – Disiplinler / Matematik, Geometri, Mantık )

Konuları; insan zihninin doğadan soyutlayarak oluşturduğu ideal, soyut kavramlardır. (Sayılar, geometrik şekiller, akıl ilkeleri vb) Bu nedenle deney yöntemini kullanmazlar. Belli bir kabul edişten ( aksiyom ) yola çıkarak; bu genel doğrudan özel sonuçlar çıkaran bilimlerdir. Tümevarım (dedüksiyon) olarak adlandırılan bu akıl yürütme; doğru kabul edişe göre kesinlik kazanır. Ancak aksiyomlar, yani kabul edişler, farklı olursa bu kez varılan sonuçlar da farklı olacaktır. Örneğin Okildes’ten bu yana kabul edilen ve düzlem koşullarında geçerli olan geometri doğruları; bir başka sistem olan uzay geometri için geçerli değildir. Kısaca Formel bilimlerin doğrusu kabul ediş sınırları içinde kesinlik taşırlar. Başka bir kabul ediş sistemi ise yine kendi içinde kesinlik taşımaktadır.
Bu açıdan bakıldığında; biçimsel bilimler kendi sistemleri içinde doğruluk ve kesinlik taşımaktadır. Ama bu onların önemini azaltmaz. Çünkü ancak biçimsel bilimlerin ölçüler ve tutarlık konusunda vardığı noktadan sonra diğer bilimler mümkün olabilmiştir. Bir başka deyişle biçimsel bilimler diğer bilimlerin olması için gerekli ve zorunludurlar.
Formel bilimler pozitif bilimlerin dilidir. Pozitif bilimlerin özünü oluşturan ölçü ancak matematik bilimleri ile mümkündür.

DİN Mİ ? FELSEFE Mİ ? BATIL MI ? GERÇEK Mİ ?


OKULTIZM

 




Okültizm, geçmiş çağlarda doğa, evren, tesirler, insan ve evren ilişkileri ve gelecek hakkında gerek medyumnik yollarla gerekse aktarılagelen ezoterik tradisyonlar yoluyla edinilmiş derin bilgiler bütünü olarak tanımlanır.

Terim Latince’de "gizlemek, saklamak" anlamına gelen "occulere" sözcüğünden gelen, “gizli, saklı” anlamındaki occultus sözcüğünden türetilmiş olup, “gizli ve saklı olanın bilgisi” anlamına gelir. Buradaki “gizli ve saklı olan” ifadesi hem görünmeyen aleme, hem doğaüstü denilen fenomenlere ilişkindir. Okült sözcüğü okültizm adının sıfatı olup günümüzde "okültizm ile ilgili" anlamında kullanılır.

 EZOTERIZM

Ezoterizm bir konudaki derin bilgilerin ve sırların ehil olmayanlardan gizlenerek, bir üstad tarafından sadece ehil olanlara initasyon yoluyla öğretilmesidir. Ezoterizm bir din veya bir inanç sistemi değildir. Çoğunlukla ezoterik yani ezoterizm ile ilgili veya ezoterizme dair şeklinde kullanılır.

Yunanca "iç, içsel" anlamındaki "esoterikos" sözcüğünden ya da "görüyorum, içsel olan, gizli olan" anlamlarına gelen "eisotheo" sözcüğünden türetilmiştir. Karşıtanlamlısı "egzoterizm"dir.

1999 VE UZAY 1999


Öyle bir yıldı ki 1999. Sanki hiç gelmeyecekmiş gibi, geldiğinde de,  her şey değişecekmiş  gibiydi. Moda, teknoloji, ekonomi, sanat, siyaset, düzen, sistem… 15-20 yıl sonra dünya çok farklı bir yer, hayatlar ise çok değişmiş olacaktı.  Uzaya çoktan ulaşmış, ne ulaşması? Hatta Aya koloniler kurmuş. Uzay araçları ile otobüsle gezer gibi dolaşıyor, yeni yabancı medeniyetlerle karşılaşıyor, olacaktık. Hadi hatırlayın biraz, space 1999’u hatırlayın; o tüm görkemi ile uçan Kartal 1’i, Ay üssü Alfa’dan, Kartal 1’e diyen komutan John Koenig’i hatırlayın. Önümüzdeki monitörlerden görüntülü olarak, elimizdeki küçücük aletlerle, hatta kolumuzdaki saatleri kullanarak,  haberleşiyor olacaktık. O zaman çocuk olan bizler, kaçımız, ailemize zorla aldırdığımız dijital saatlerimizi kullanarak, birbirimizle

konuşuyormuş gibi, yapmadık ki? Hani hatırlayın, şu yeni neslin, anca öğrendiği, bizlerinse   seyretmeden yatmadığı; Battle star galactica’yı hatırlayın. Ama insan görünümlü güzel Saylon Caprica’yı tost makinası deri işlerini değil, pırıl pırıl parlayan metal işi saylon’ları, gözleri kara şimşek gibi olan ki ne hikmetse teknoloji, sağa sola hareket eden kırmızı lambalardı bizim için.
Eski jenerasyon Battle Star Galactica’yı hatırlayın. Dünyayı bulabilmiş ve uçan motosikletleri ile gelmiş, Yüzbaşı Apollo’yu, teğmen Starbuck’ı hatırlayın.